BABAMBir zamanlar sizler gibi benim de bir babam vardı.Sevilesi elleri öpülesi bir baba,Bilseniz ne çok özledim O elleri.Mutluluk saçan sözlerini,Sevgiyle bakan gözlerini,Bilseniz ne çok özledim O gözleri.Yumuşacık sesini,Sımsıcak nefesini,Kahretsin özlüyorum onunla olan günleri.Gülüşünü yüzünü,Sımsıcak öpüşünüKahretsin özlüyorum, babaların en güzeliniGeriye dönüş olsa,Kollarım seni sarsa,Bu dünya fani değil de,Ebediyete uzansa..(O zaman sensizlik olmazdı babacığım)(SENİ SEVİYORUM )
Merhabalar
10 Mayıs 2015 Pazar
"Aşkım Babam'ı Unutamam"
"Ünlü Şairlerin En Güzel 10 Anne Şiiri"
Ünlü Şairlerin En Güzel 10 Anne Şiiri
Hayatımızın merkezini hak eden ilk kişi annemizdir. Her daim yanımızda olan ve sevginin saflığının var olduğunu bize kanıtlayan annemizin hakkını hiçbir şekilde ödeyemeyiz. Sevgi, ne şiirle ne de şarkıyla hissettirebilir. Sevgiyi meydana çıkarmak eyleme geçmeyi gerektirir. Anneniz şuan yanınızdaysa ona annesi yanında olmayan çocuklar için sıkıca sarılın.. Annenize, varlığının yaşama sebebiniz olduğunu onu kucaklayışınızla belli edin. Çünkü sevgi, sarmayı gerektirir. Karşılıksız sevgisi hiçbir şeyle ölçülemeyen anneler için yazılmış en özel şiirleri sizinle paylaşmak istedik. Annenizin yüzündeki tebessüme sebep olmak bile çok mühim.. En ünlü şairlerin kaleminden dökülen en şahane dizeler karşınızda..
Anneler İçin Yazılmış En Duygusal 10 Şiir
1-) Ufuklar
Ruh ufuksuz yaşamaz.
Dağlar ufkunda mehabet,
Ova ufkunda huzur,
Deniz ufkunda teselli duyulur.
Yalnız onlarda bulur ruh ezeli lezzetini.
Bu ufuklar avutur ruhu saatlerce fakat
Bir zaman sonra derinden duyulur yalnızlık.
Ruh arar kendine ruh ufku.
Manevi ufku çok engin ulu peygamberler
-Bahsin üstündedirler onlar-lakin Hayli mesud idiler dünyada;
Yaşıyorlardı havarileri, ashabıyla;
Ne ufuklar! Ne güzel ruh imiş onlar!
Yarab! Annemin na’şını gördümdü
Bakıyorken bana sabit ve donuk gözlerle,
Acıdan çıldıracaktım.
Aradan elli dokuz yıl geçti.
Ah o sabit bakış el’an yaradır kalbimde.
O yaşarken o semavi, o gülümser gözler
Ne kadar engin ufuklardı bana;
Teneşir tahtası üstünde o gün,
Bakmaz olmuştular artık bu bizim dünyaya.
Yaşayan her fani
Yaşayan ruh özler
Her sıkıldıkça arar,
Dar hayatında ya dost ufku, ya canan ufku.
Yahya Kemal BEYATLI
2-) Hayat Nedir Anne?
Benim hiç sapanım olmadı anne,
Ne kuşları vurdum, ne de kimsenin camını kırdım…
Çok uslu bir çocuk değildim ama,
Seni hiç kırmadım, hep boynumu kırdım.
Ben hayatım boyunca bir tek kendimi vurdum!
Suskun görünsem de, fırtınalı ve mağrurdum anne.
Bir mızrak gibi, aynada hep dik durdum anne!
Ben sana hiç bir gün laf getirmedim, leke sürmedim.
Ama göğsümü çok hırpaladım, kalbimi çok yordum…
Ben hayatım boyunca, en çok kendimi sordum!
Benim hiç sevgilim olmadı anne,
Ne bir yuva kurdum, ne bir gün şansım güldü…
Öpemeden bir bebeğin gidişini, tükendi gitti çağım…
Kimi yürekten sevdiysem, yüreğini başkasına böldü…
Bir muhabbet kuşum vardı, o da yalnızlıktan öldü.
Sen beni göğsünde hep acılarla mı soğurdun anne?
Yoksa evlat diye, koca bir taş mı doğurdun anne?
Eziyet degilim, zahmet değilim, musibet hiç değilim
Bir senin mi balına sinek kondu, söylesene!
Doğurdun da beni, ne ile yoğurdun anne?
Benim hiç hayalim olmadı anne…
Ne seni rahat ettirdim, ne kendim ettim rahat…
Bir mutluluk fotoğrafı bile çektirmedi bu hayat.
Kaybolmuş bir anahtar kadar sahipsizim anne…
Ne omuzumda bir dost eli, ne saçımda bir şefkat.
Say ki yollardan akan, şu faydasız çamurdum anne…
Say ki ıslanmaktım, üşümektim, say ki yağmurdum anne!
Bunca yıldır gözyaşlarını, hangi denizlere sakladın?
Oy ben öleyim, sen beni ne diye doğurdun anne?
Yusuf HAYÂLOĞLU
3-) Anacığım
Nasıl hatırlamam anacığım nasıl
Kaç geceler bana ninni söylerdi
Hasta olunca oydu başucumda bekleyen
Biraz yorulmayayım, üzülmeyeyim, hemen
Alır kucağına okşardı, saçlarımı öperdi.
Nasıl hatırlamam anacığım nasıl
Uzun kış geceleri masal masaldı
Güzel çoban kızları, iyi kalpli sultanlar
Bir suyun akışı gibi geçip gitti zamanlar
Şimdi ne o dünkü çocuk, ne de o masal kaldı.
Nasıl hatırlamam anacığım nasıl
Yıkayan oydu mürekkep lekeli parmaklarımı
Akşam biraz geciksem yollara düşerdi
Sokağa çıkarken «Yavrucuğum üşütme» derdi.
Hemen bir kazak örerdi biraz boş kaldı mı.
Nasıl hatırlamam anacığım nasıl
Bilirim yine kalbinde yerim anacığım
Selam sana Anneler Günü İstanbul’dan
Yeni dönmüşçesine bir akşam okuldan
Vefalı ellerinden öperim anacığım.
Ümit Yaşar OĞUZCAN
4-) Anne
Uyusun da büyüsün
derdin büyüdüm anne.
Bana o ak sütünden
Verdin, büyüdüm anne.
Uykuma yıldızları
Serdin , büyüdüm anne.
Anne güzelliğine
Erdin, büyüdüm anne.
Faruk Nafiz ÇAMLIBEL
5-) Anneler ve Çocuklar
Anne öldü mü çocuk
Bahçenin en yalnız köşesinde
Elinde siyah bir çubuk
Ağzında küçük bir leke
Çocuk öldü mü güneş
Simsiyah görünür gözüne
Elinde bir ip nereye
Bilmez bağlayacağını anne
Kaçar herkesten
Durmaz bir yerde
Anne ölünce çocuk
Çocuk ölünce anne
Sezai KARAKOÇ
6-) Anne
İlk kundağın
Ben oldum, yavrum;
İlk oyuncağın
Ben oldum.
Acı nedir
Tatlı nedir… bilmezdin
Dilin damağın
Ben oldum.
Elinin ermediği
Dilinin dönmediği
Çağlarda, yavrum
Kolun kanadın
Ben oldum
Dilin dudağın
Ben oldum.
Belki kıskanırlar diye
Gördüklerini
Sakladım gözlerden
Gülücüklerini…
Tülün duvağın
Ben oldum!
Artık isterlerse adımı
Söylemesinler bana
‘Onun Annesi’ diyorlar…
Bu yeter sevgilim bu yeter bana!
Bir dediğini
İki etmiyeyim diye
Öyle çırpındım ki
Ve seni öyle sevdim sana
O kadar ısındım ki
Usanmadım, yorulmadım, çekinmedim
Gün oldu kırdın…
İncinmedim;
İlk oyuncağın
Ben oldum.. Yavrum
Son oyuncağın
Ben oldum…
Layık değildim
Layık gördüler
Annen oldum yavrum
Annen oldum!
Arif Nihat ASYA
7-) Anne Ne Yaptın?
Anne sana kim dedi yavrunu doğurmayı?
Sanki karnında fazla yaramazlık mı ettim?
Senden istemiyordum ne tacı ne sarayı
Karnında yaşıyordum kafiydi saadetim.
Bir kere doğurdunsa sonra niçin büyüttün?
Kundakta beşikte de bir zahmetim mi vardı?
Koynundan niçin attın yavrunu bütün bütün.
Bilmiyor muydun ki o yalnızlıktan korkardı?
Sütünden tatlı mıdır anne sanki bu hayat?
Bana sorsana anne yaşamak bir hüner mi?
El aç yalvar gündüze geceye boyun uzat
Bu uğurda bir ömür çürütmeye değer mi?
Karnında yaşıyordum kafiydi saadetim
Anne istemiyordum ne tacı ne sarayı
Anne karnında fazla yaramazlık mı ettim?
Anne sana kim dedi yavrunu doğurmayı?
Cahit Sıtkı TARANCI
8 -) Annem Yok Artık
Annem yok artık.
Beni düşünen kalbi yok.Bitti.
Umutsuz olmak istemiyorum.
Umutsuzluğun bir çıkar yol olmadığını biliyorum.
Annem yok artık,yeryüzü çok gördü onu,
Kalabalığın arasında kuş gibi çırpınan varlığını
Çok gördü
Dalgın yüreğini çok gördü
Bizim için çarpan,kaygılarla dolu yüreğini.
Annem yok artık.Bu kesin.Gelinecek bir yere gitmedi.
İşte geldim çocuklar demeyecek
Nasılsın yavrum demeyecek
Sobanın yanında oturup uzatmayacak yorgun ayaklarını,
Sabah kahvaltılarının masası olmayacak artık,
Yine gel demeyecek,
Çıkarken ben kapıdan, çıkıp karanlığa karışırken
Yeni bir dönemi başladı ömrümün,
Annemin olmadığı dönemi,
Onu yüreğimin üstüne nasıl bastırmak
İstediğimi bilemeyecek artık.
Gençlik dönemleri birşey anlatmıyor bana,
Aklımda hep son dönemlerinin annemi
Hayatım sürüp gidecek,annem olmadan,
Çocuklarım olduğunda onlara annemi anlatabileceğim
Sadece.
Fotoğraflarına bakacaklar,
Ufarak,biraz mahsunca bir kadın
Küçücük tozlu pabuçlarıyla merdivenleri tırmanıp
Kapımı açıp girmeyecek
Yüreği dopdolu,trafikten insanlardan şaşkın,
Kocasına sığınan biraz bütün fotoğraflarında
Hayatım rüzgar gibi akıp geçiyor,
Uğultulu bir rüzgar gibi akıp geçiyor hayatım..
Ataol BEHRAMOĞLU
9-) Annen
Sen bir avuç bebektin
Kimdi süt veren sana,
Hastalandın ölecektin
Kim kanat gerdi sana?
Senin minik başını
Avuçlarına alıp
Gece uykusuz kalıp
Kucağında kim salladı
Ağladın, seninle kim ağladı
Annen!
Sana ilk adımını attıran kimdir
Konuşmayı öğretti sana bir bir
Annen!
Sen şimdi giderken okula
Sefertasını kim hazırlar?
Kim bakar arkandan yola?
Sende en çok kimin hakkı var
Kimdir seni en çok seven
Annen!
Dünyayı hiç değilse bir günlüğüne
allı pullu bir balon gibi verelim
oynasınlar oynasınlar türküler söyleyerek yıldızların arasında
dünyayı çocuklara verelim
kocaman bir elma gibi verelim
sıcacık bir ekmek somunu gibi
hiç değilse bir günlüğüne doysunlar
dünyayı çocuklara verelim
bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı
çocuklar dünyayı alacak elimizden ölümsüz ağaçlar dikecekler
Nâzım HİKMET
10-) Anama
Dokuz ay koynunda gezdirdi beni
Ne cefalar çekti ne etti Anam
Acı tatlı zahmetime katlandı
Uçurdu yuvadan yürüttü Anam
Anaların hakkı kolay ödenmez
Analara ne yakışmaz ne denmez
Kan uykudan gece kalkar gücenmez
Emzirdi salladı uyuttu Anam
Doğurdu beni Sivas ilinde
Sivralan Köyünde tarla yolunda
Azığı sırtında orak elinde
Taşlı tarlalarda avuttu Anam
Ben yürürdüm Anam bakar gülerdi
Huysuzluk edersem kalkar döverdi
Hemen kucaklayıp okşar severdi
Çirkin huylarımı soyuttu Anam
Çocuğudum Anam bana ders verdi
Okumamı çalışmamı ön gördü
Milletine bağlı ol da dur derdi
Vatan sevgisini giyitti Anam
Tükenmez borcum var Anama benim
Onun varlığından oldu bedenim
Kimi köylü kızı kimisi hanım
Ta ezel tarihte kayıtlı Anam
Veysel der kopar mı Analar bağı
Analar doğurmuş ağayı beyi
İşte budur sözlerimin gerçeği
Okuttu öğretti büyüttü Anam
Aşık Veysel ŞATIROĞLU
"Liselerde Çift Diploma Dönemi"
"En güzel Anneler Günü Mesajı"
İşte, kıymetli annelere sevgimizi göstermek ve bu özel günde onları unutmadığımızı hatırlatmak adına derlenmiş en güzel anneler günü mesajları.
Dünyanın en güzel en iyi annesi anneler günün kutlu olsun.
Her zaman senin karşında masum ve sevgine muhtaç bir çocuk ruhuyla dururum. Çünkü sen benim annemsin. Beni benden çok tanıyansın, bilensin. Bana sarıldığın zaman tüm dertlerimi yok edensin. Anneler günün kutlu olsun ey aziz kadın, annem!
Bana verdiğin sevgiyle bütün dünyam çiçek açtı. Onları hiç soldurmadım annem. Anneler günün kutlu olsun.
Sen evimizin kraliçesi, başımızın tacısın.. En aziz varlığımız, anneler günün kutlu olsun annem.
Her şeye değer senin sonsuz sevgin... Annem annem... Seni çok arıyorum... Çok özledim. Anneler günün kutlu olsun biricik meleğim.
Annem senin sevgin dünyamı ısıtan tek güneştir. Hiç ışığın eksilmeyecek biliyorum. Varlığınla mutluyum. Anneler günün kutlu olsun sevgili annem.
Sınırsız bir sevgi, anlatılmaz bir sevgiyle beni seven annem, sana layık olmak için yaşıyorum. Anneler günün kutlu olsun.
Anneler günün kutlu olsun Annem! Her zaman söylemesem de seni çok sevdiğimi bir tek sen biliyorsun.
Dun sana kızdıklarımı bugün ben yapıyorum anne. Çünkü aslında senin küçük bir kopyanım. Umarım senin kadar sevgi dolu olurum.
Meğer dilimdeki ve beynimdeki en güzel kelime senin adınmış. Sana her seslenişimde ya acım dinmiyor ya da sevgim coşuyor… Anneler günün kutlu olsun.
Eğer bana gözlerinle değil de kalbinle bakmış olsaydın, seni ne kadar sevdiğimi çok iyi anlardın…Anneler günün kutlu olsun.
Dünyada kimseyi seni sevdiğim kadar sevemem, bağlanamam. Anneler günün kutlu olsun canım annem.
Anneciğim benim, hüznümü sevince dönüştüren tek insansın. Anneler günü kutlu olsun bitanem.
Sabırlısın, sıcaksın, şefkatlisin, koruyucumsun, bağışlayansın... Annemsin. Seni çok seviyorum.
Dünyanın en güzel, en iyi annesi, anneler günün kutlu olsun.
Benim bitanecik tatlı annem, senin çocuğun olduğum için her zaman gurur duydum. Ellerinden öperim.
"İnterakrif Eşitlik Dersi"
YÜKSEKÖĞRETİM Kurulu’nun (YÖK) düzenlediği ‘Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Duyarlı Üniversite Çalıştayı’nda katılımcı kadın akademisyenler, üniversitelerde toplumsal cinsiyet eşitliği dersinin zorunlu olarak okutulması konusunda ilk adımı attı. Cinsel saldırı, cinsel taciz ve toplumsal cinsiyete dayalı mobbing’in konu olarak işlenmesinin kararlaştırıldığı rapora göre, öğrencilerle işbirliği yapılarak ortak müfredat hazırlanacak. Yetkin eğitim kadrosunun görevlendirileceği derslere pilot uygulamayla başlanacak. Üniversite içi ve üniversiteler arası işbirliğini kuvvetlendirecek ortak modüller oluşturulacak. Yeni eğitim teknolojileri kullanılarak öğrencilerin derse aktif katılımı sağlanacak.
Çalıştayda hazırlanan raporlar YÖK Yürütme Kurulu’nda ve YÖK Genel Kurulu’nda görüşülecek.
‘Cinsel tacizci işten atılmalı’
RAPORDAN öneriler şöyle: “Yükseköğretim kurumlarında cinsel tacize karşı destek birimleri kurulmalı. YÖK, cinsel taciz ve saldırı atlası çıkarmalı. Cinsel saldırıda bulunma suçunun cezası görevden çıkarılma olmalı.”
"Ales Sınavı"
Yükseköğretim kurumlarında öğretim görevlisi, okutman, araştırma görevlisi, uzman, çevirici ve eğitim öğretim planlamacısı kadrolarına açıktan veya öğretim elemanı dışındaki kadrolara naklen atanmak ve lisansüstü eğitimi programlarında öğrenim görmek isteyenlerin ALES'e girmesi gerekiyor. Yükseköğretim Kurulu tarafından izin verilen yükseköğretim kurumlarındaki öğretmenlik sertifika programlarına öğrenci seçme ve yerleştirme işlemlerinde de ALES sonuçları kullanılacak.
Bina girişinde yığılmaya yol açılmaması için adayların çanta ve benzeri eşyalarını sınava girecekleri binalara getirmemeleri, sınava metal aksesuar içermeyen sade bir kıyafetle gelmeleri, sınavın başlama saatinden en az 1 saat önce sınav yapılacak bina önünde bulunmaları gerekiyor.
ALES başladıktan sonra adayların ilk 110 dakika ve son 15 dakika içinde sınav salonunu terk etmeleri, kısa bir süre için bile olsa -tuvalete gitmek dahil- sınav salonundan çıkmaları yasak olacak. Salondan her ne sebeple olursa olsun çıkan aday, bir daha içeri alınmayacak ve sınavın ilk 110 dakikası dolana kadar sınav binasında bekletilecek. Giriş belgesini kaybeden adaylar, tekrar internetten edinebilecek. Adaylar, internetten edinecekleri bu belgelerin renkli veya siyah beyaz çıktılarını sınavda yanlarında bulundurmak zorunda olacak. Belge üzerinde adayın fotoğrafı bulunması ve adayların, bu belgelerinin yazıcıdan dökümünü edinirken belge üzerinde adayın fotoğraflarının görünür olmasına özen göstermesi gerekiyor.
Adaylarımızın, sınava girebilmesi için giriş belgesinden başka, nüfus cüzdanı veya pasaportunun da yanında bulunması zorunlu olacak. Nüfus cüzdanı, pasaport dışında zorunlu askerlik görevini ifa eden er veya erbaşlar ile askeri öğrenciler için askeri kimlik belgesi (Bu özel durum, muvazzaf askerler için geçerli değil), tutuklu veya hükümlü adayların bu durumlarını kanıtlayan fotoğraflı resmi belge, Türk vatandaşlığından izin ile ayrılanlar ve bunların kanuni mirasçılarına ait pembe ve mavi kartlar kabul edilecek.
SÜRÜCÜ BELGESİYLE SINAVA GİRİLMEYECEK
Sürücü belgesi, meslek kimlik kartları gibi diğer tüm belgeler sınava giriş için geçerli belgeler sayılmayacak. Nüfus cüzdanında soğuk damga basılı olması, adayın sınav görevlilerince kolaylıkla tanınmasını sağlayacak güncel bir fotoğraf ve T.C. kimlik numarası bulunması ve pasaportun süresinin geçerli olması gerekiyor. Üzerinde soğuk damga, adayın sınav görevlilerince kolaylıkla tanınmasını sağlayacak güncel bir fotoğraf veya T.C. kimlik numarası bulunmayan nüfus cüzdanları ile geçerlilik süresi bitmiş pasaportlar kabul edilmeyecek. Bu belgelerini eksiksiz olarak yanında bulundurmayan bir aday, mazereti ne olursa olsun, sınava alınmayacak.
Bir aday, bu belgeleri yanında olmadığı halde sınav koordinatörlerinin, bina ve salon görevlilerinin veya ÖSYM temsilcilerinin kararıyla herhangi bir salonda sınava alınmış olsa bile, bu adayın sınavı ÖSYM Yönetim Kurulunca geçersiz sayılacak.
Sınav binalarında hiçbir eşya emanete alınmayacağından, adayların sınav binalarına bu belgeler dışında herhangi bir eşya, araç gereç getirmemeleri
gerekiyor. Sınavın yapıldığı her bir salona en az bir duvar saati, adayların sınavda kullanacakları gereçler ile şeker ve peçete ÖSYM tarafından sağlanacak. Adaylar sınava, şeffaf pet şişe ile su getirebilecek.
ÇANTA, CÜZDAN, CEP TELEFONU YASAK
Adayların sınava, çanta, cüzdan, cep telefonu, saat, kablosuz iletişim sağlayan bluetooth gibi cihazlarla; kulaklık, kolye, küpe, yüzük (alyans hariç), bilezik, broş, anahtar, metal para gibi metal içerikli eşyalarla (basit başörtü iğnesi ve ince metal tokalı kemer hariç); her türlü elektronik veya mekanik cihazla ve çağrı cihazı, telsiz, fotoğraf makinesi gibi araçlarla, her türlü plastik ve güneş gözlüğü dahil cam eşyayla (şeffaf/numaralı gözlük hariç), banka veya kredi kartı, ulaşım kartı gibi kartlarla, cep bilgisayarı, saat, sözlük işlevi olan elektronik aygıt, hesap makinesi gibi her türlü bilgisayar özelliği bulunan cihazlarla, her türlü kesici ve delici alet, ateşli silah ve benzeri teçhizatla, kalem, silgi, kalemtıraş, müsvedde kağıdı defter, kitap, ders notu, sözlük, dergi, gazete gibi yayınlar, pergel, açıölçer, cetvel gibi araçlarla gelmeleri kesinlikle yasak olacak.
Bina içerisinde sınav öncesinde, sırasında veya sonrasında bu tür cihazları taşıdığı tespit edilen adayın sınavı geçersiz sayılacak. Sınav bina veya salonları ÖSYM tarafından kurulacak güvenlik kameraları ile izlenebilecek. Kamera kayıtlarının gerektiğinde kanıt olarak kullanılacak.
Yükseköğretim kurumlarında öğretim görevlisi, okutman, araştırma görevlisi, uzman, çevirici ve eğitim öğretim planlamacısı kadrolarına açıktan veya öğretim elemanı dışındaki kadrolara naklen atanmak ve lisansüstü eğitimi programlarında öğrenim görmek isteyenlerin ALES'e girmesi gerekiyor. Yükseköğretim Kurulu tarafından izin verilen yükseköğretim kurumlarındaki öğretmenlik sertifika programlarına öğrenci seçme ve yerleştirme işlemlerinde de ALES sonuçları kullanılacak.
Bina girişinde yığılmaya yol açılmaması için adayların çanta ve benzeri eşyalarını sınava girecekleri binalara getirmemeleri, sınava metal aksesuar içermeyen sade bir kıyafetle gelmeleri, sınavın başlama saatinden en az 1 saat önce sınav yapılacak bina önünde bulunmaları gerekiyor.
ALES başladıktan sonra adayların ilk 110 dakika ve son 15 dakika içinde sınav salonunu terk etmeleri, kısa bir süre için bile olsa -tuvalete gitmek dahil- sınav salonundan çıkmaları yasak olacak. Salondan her ne sebeple olursa olsun çıkan aday, bir daha içeri alınmayacak ve sınavın ilk 110 dakikası dolana kadar sınav binasında bekletilecek. Giriş belgesini kaybeden adaylar, tekrar internetten edinebilecek. Adaylar, internetten edinecekleri bu belgelerin renkli veya siyah beyaz çıktılarını sınavda yanlarında bulundurmak zorunda olacak. Belge üzerinde adayın fotoğrafı bulunması ve adayların, bu belgelerinin yazıcıdan dökümünü edinirken belge üzerinde adayın fotoğraflarının görünür olmasına özen göstermesi gerekiyor.
Adaylarımızın, sınava girebilmesi için giriş belgesinden başka, nüfus cüzdanı veya pasaportunun da yanında bulunması zorunlu olacak. Nüfus cüzdanı, pasaport dışında zorunlu askerlik görevini ifa eden er veya erbaşlar ile askeri öğrenciler için askeri kimlik belgesi (Bu özel durum, muvazzaf askerler için geçerli değil), tutuklu veya hükümlü adayların bu durumlarını kanıtlayan fotoğraflı resmi belge, Türk vatandaşlığından izin ile ayrılanlar ve bunların kanuni mirasçılarına ait pembe ve mavi kartlar kabul edilecek.
SÜRÜCÜ BELGESİYLE SINAVA GİRİLMEYECEK
Sürücü belgesi, meslek kimlik kartları gibi diğer tüm belgeler sınava giriş için geçerli belgeler sayılmayacak. Nüfus cüzdanında soğuk damga basılı olması, adayın sınav görevlilerince kolaylıkla tanınmasını sağlayacak güncel bir fotoğraf ve T.C. kimlik numarası bulunması ve pasaportun süresinin geçerli olması gerekiyor. Üzerinde soğuk damga, adayın sınav görevlilerince kolaylıkla tanınmasını sağlayacak güncel bir fotoğraf veya T.C. kimlik numarası bulunmayan nüfus cüzdanları ile geçerlilik süresi bitmiş pasaportlar kabul edilmeyecek. Bu belgelerini eksiksiz olarak yanında bulundurmayan bir aday, mazereti ne olursa olsun, sınava alınmayacak.
Bir aday, bu belgeleri yanında olmadığı halde sınav koordinatörlerinin, bina ve salon görevlilerinin veya ÖSYM temsilcilerinin kararıyla herhangi bir salonda sınava alınmış olsa bile, bu adayın sınavı ÖSYM Yönetim Kurulunca geçersiz sayılacak.
Sınav binalarında hiçbir eşya emanete alınmayacağından, adayların sınav binalarına bu belgeler dışında herhangi bir eşya, araç gereç getirmemeleri
gerekiyor. Sınavın yapıldığı her bir salona en az bir duvar saati, adayların sınavda kullanacakları gereçler ile şeker ve peçete ÖSYM tarafından sağlanacak. Adaylar sınava, şeffaf pet şişe ile su getirebilecek.
ÇANTA, CÜZDAN, CEP TELEFONU YASAK
Adayların sınava, çanta, cüzdan, cep telefonu, saat, kablosuz iletişim sağlayan bluetooth gibi cihazlarla; kulaklık, kolye, küpe, yüzük (alyans hariç), bilezik, broş, anahtar, metal para gibi metal içerikli eşyalarla (basit başörtü iğnesi ve ince metal tokalı kemer hariç); her türlü elektronik veya mekanik cihazla ve çağrı cihazı, telsiz, fotoğraf makinesi gibi araçlarla, her türlü plastik ve güneş gözlüğü dahil cam eşyayla (şeffaf/numaralı gözlük hariç), banka veya kredi kartı, ulaşım kartı gibi kartlarla, cep bilgisayarı, saat, sözlük işlevi olan elektronik aygıt, hesap makinesi gibi her türlü bilgisayar özelliği bulunan cihazlarla, her türlü kesici ve delici alet, ateşli silah ve benzeri teçhizatla, kalem, silgi, kalemtıraş, müsvedde kağıdı defter, kitap, ders notu, sözlük, dergi, gazete gibi yayınlar, pergel, açıölçer, cetvel gibi araçlarla gelmeleri kesinlikle yasak olacak.
Bina içerisinde sınav öncesinde, sırasında veya sonrasında bu tür cihazları taşıdığı tespit edilen adayın sınavı geçersiz sayılacak. Sınav bina veya salonları ÖSYM tarafından kurulacak güvenlik kameraları ile izlenebilecek. Kamera kayıtlarının gerektiğinde kanıt olarak kullanılacak.
9 Mayıs 2015 Cumartesi
"Takıntı Savaşları"
Ne fena bir huydur şu takıntı!
Huy sahibine de, etrafındakilere de zehir eder hayatı bazen!
Geçmişe dayalı travmatik olay sonucu oluşan takıntılardan bahsetmiyorum elbet…
Ama bazı takıntılar var ki büyür, büyür, dipsiz bir kuyuya dönüşüverir adeta…
Nasıl mı?
Diyelim ki taktın kafanı sana ağır sıkıntı yaşatan olayı veya kişiyi…
O takıntının atakları vardır ya, o atak hiç beklemediğin bir anda kapını çaldığı an ki,
bu kapı, bir laf, bir tavır veya bir yer hatta bir eşya bile olabilir… İşte o zaman dipsiz kuyunun başına geldin demektir. Düşersen eğer içine, sonu yoktur… Her şey, herkes, her yer sebep doğurmaya başlar sana!
Kilitler kapatırsın kendini etrafa sosyal hayata… Ama gene devam eder gider…
Verdiği sinir ayrıdır…
Üzüntü ve çöküntü zaten artısıdır!
Çözümü ise!
Takıntınla ilgili sana, ne, kim ve neresi sıkıntı yaratıyorsa git üstüne… Belki o konuyla alakasının hiç olmadığını görecek ve ciğerlerindeki sonsuz yangının hararetine ilk suyu dökeceksin! Hem de buzlu sudur bu!
Sonra, o takıntını atağı geldiği an dikkatini başka yöne ver! O atağın seni mahv edecek ve etrafa rezil bile edecek bir düşman olduğunu hatırlayarak! Ki bu takıntıyı sana silah olarak kullanmak için yaklaşan düşmanlarının bile elindeki malzeme tükenmiş olacak!
Eğer bu takıntı bir şahıs ise ve yıkık bir aşkın kahramanı ise ve elinden olmayan sebeplerden veya zorlamalardan dolayı seni terk etmiş biri değilse, o zaman o zaten sana zamanında edeceğini etmiş olduğunu bil… Aşk acısı zor iyileşen bir yaradır. ama mutlaka iyileşecektir. Eğer mecbur bırakılıp seni terk ettiyse günahını alma!
Israrla birini haksız yere mahv etme ve çaresiz bırakarak ayağınıza düşürme takıntısı varsa eğer?…
Mutlaka doktora gidin ya da yok olun!...